önceki yazımda kendimle ilgili birtakım gerçekleri yazmıştım. vidar, bu tip şeyleri blog adresine yazmamı doğru bulmadığını, kendisi dahil herkesin bunları ciddiye alacağını, misal benim 18 yaşlarında bi kızdan hoşlandığımı düşündüğünü ve homoseksüel olup olmadığımı merak ettiğini söyledi. e iyi de, dedim, ciddi yazıyorum zaten.

vidar'ı ikna edemedim fakat işin o boyutu önemli değil. önemli olanı, kendimi 8 senelik arkadaşıma dahi doğru düzgün anlatamamış olmam.

***

staj yaptığım yerde, şefim, elime bir dosya tutuşturdu. "ben bunu
türkçeye çevirdim, şimdi tüm departmanlara gönderiyoruz okumaları için, yeniden yapılanacağız, dünya devi olacağız" dedi. dosyaya baktım. başlıkta misyon/vizyon/değerler yazıyor. bu tip yazılar, bana oldum olası bombomboş gelmiştir. lakin, boş boş oturmaktan iyidir diye bir göz attım şefim tarafından türkçeye çevirilmiş belgeye. aynen kopyalıyorum;

"
ayrıca yine 'strategy and operation'ı birbirine integrate etmek yanısıra enhanced vision'ı da define etmek için 'strategy map' çok uygun bir framework'tür."

"
inanıyoruz ki, measurement yetisi management için fundemental bir araçtır."

gördüğümüz gibi, ciddi bir beyinsel süreç ile çeviri süreci akabinde dünyada üretilmiş bu cümleler, ileride, şirketin kurumsal kimliğine filan falan. şirket önemli değil zaten.

***

bu deneyimden sonra, ciddi anlamda blogun varoluş nedenini (misyonunu) tanımlamak istedim;

yola çıkarken, "
gerizekalılar için gerizekalılar tarafından yazılmış gerizekalıca yazılar" altbaşlığını önermiştim ben. üç kişilik grubumuzun iki kişisinden veto yedim. bana, bu konsepti istiyorsam, kendi başıma bir blog açmamı ve doğal akışımla yani kendim gibi yazmam öğütlendi. o yazıları da illa birileri okuyacaktı ne de olsa. ve yukarıda söylediğim konsept hedefine ulaşabilecektim.

önerim beğenilmediğinde ise, onların, "bu blog, sözlüğe koymayacağımız yazıların mekanı olmalı." önerisini ise direkt kabul ettim. evvelki blog deneyimlerim en fazla 5er yazılık sürmüştü, blog nedir ne değildir meraklanmıştım. sonra, sözlük ile blog dünyasını karşılaştırmak istiyordum. genel olarak, blogun arayüzünü hiçhiç beğenmiyor, burada fikir tartışmaları yapılamayacağını düşünüyor (ki bu düşüncem hala sabittir) filandım. sözlük; hande yener, şişirir, dolma (kimi zaman sarma) yapar, patlatır, diyordum. gözlemlemek gerekti.

neyse, değerlerimize geleyim. ben değersiz bir adamım. genel olarak bizim değerimiz ise, mümkün olduğunca çok insanı rahatsız edip eğlenmek. mizah, agresif olmazsa değersiz olur düşüncesinde bir insanım. şurada, bunu yazan tosun, okuyanın amına kosun, yazmazsam misal, tüm yazının boş olacağını düşünür, öyle hür doğdum hür yaşarım, kime ne ki menne?

***

velhasıl, bilmem kaç ayı doldurduğumuz şu güzel ortamda, düzenli yazanın sadece ben olduğu bir blogda, (ki pek terbiyesiz bir insanımdır) her şey mübahtır diyorum.

her eşkenar üçgenin aynı zamanda ikizkenar olması, her biseksüelin aynı zamanda heteroseksüel olması gibi; ben de her
terbiyesiz gibi terbiyesizim. eylemsizlik de bir eylemdir, düzensizlik de bir düzendir. bu açıdan, tink için de değerli bir insan, ahlaki değerleri var diyebiliriz. arz ederim. (arzı hitap manasında söylüyorum. yoksa blogun hisselerinin yüzde 51i halen bizde. arz yok.)

1 Comment:

  1. Muhsi said...
    =D olm çok iyisin lan.

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa