liberal taksici


buradaki yazıların epey sarhoş kafayla yazıldığının, sanırım ki hepimiz, farkındayız. ben de sabahları uyandığımda -ki erken uyanırım- bilgisayara şöyle bir göz atmaya girdiğimde bir yazı daha yazmış olduğumu fark ediyorum.
uzun zaman, geceleri erken yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, "uykuya dalıyorum" diye düşünmeye zaman bulamazdım. bulamazdım çünkü kafa dumanlı olurdu. dumanlı deyince akla illegal şeyler gelmesin. gerçekleştirdiğim tüm illegal eylemler, bi yığın -üç bin yıl mazisi olan- düşünceden müteşekkil. düşüncenin eylemi gerektirdiği durumlarda da sözlüğe girer entry girerim en fazla.

nereye gelecektim, hah, dün gece yine dumanlı bir kafa oturuyor iken; daha da açayım, teoman'dan renkli rüyalar oteli dinliyor ve nabokov'dan infaza çağrı'yı şöyle bir karıştırıyorken, en eski sevgilime mesaj attım: "Bu, (büyük harf telefonun özelliği, yoksa harflere öyle BÜYÜK semboller ve anlamlar yüklemem) karda beraber yürümek, normalde, romantik bir eylem oluyor herhalde. Değil mi?" (yine büyük D..)

cevap önemli değil. önemli olsa, mesajı attıktan sonra telefondan büsbütün kopup, telefonu kapatmaz, tüm dikkatimi içtiğim rakının yanında evdeki dört farklı peynirden hangisinin daha iyi katık olacağı ve nabokov'un cincinnatus'unun "tam olarak" (birinin kitabı için böyle dediğini duysa, sopayla kovalardı herhalde) neyi simgelediği üzerindeki spekülasyonlarıma kanalize etmezdim.

nitekim cevabı beklemeyerek doğru bir iş yaptığım, cevabın sabahleyin gelmesi ve bir cevaptan ziyade, kontra soruyla gelmesi üzerine kesinleşti. burada, sezgilerim iyi çalışmıştı. ama her zaman böyle değil.

***

örneğin, bundan 5 ay kadar önce, bir gün, yine ankaradan bursaya geliyorum. bizim vidarı aradım. vidar, dedim, saat tam 11de, elinde yarım bir kokoreçle bizim evin orada olmazsan üzerinde harika dexter fantezileri uygulayacağım. eyw, dedi. saat tam 11de, kapımın önüne yaklaştım ve elimi cebime atayazdım. el, pantalon cebine doğru giderken birden yüzüm buruştu. elimi cebime sokmaktan vazgeçtiğimi kendime bildirmek için yüksek sesle "HASSS.. siktir" dedim. bursadaki evin anahtarı ankarada kalmıştı ve ankara evimin anahtarı bursadaki benim cebimdeydi.

hemen vidara mesaj attım. kokoreçi sen yine al, amma, bizim eve giremiyoz, dedim. başta şaka sandı. insan, unutulan anahtarın bile, ne bileyim maksimum yarım saatlik bir mesafede olmasını istiyor. altı saat uzaklıkta olunca sinirleniyor.
neyse, oturduk, yarasalar ve ıhlamurlar altında kokoreçlerimizi yedik. kokoreç yerken, transa girer ve carpe diem modunda olurum. başka şeyi düşünmem. kokoreç bitince normale dönerim ancak ve döndüğümde, ee vidar napıyos şimdi? dedim. bikaç gereksiz ayrıntıyı atlarsam, sonunda vidarlara gitmeye karar verdik.

saat gece 1 olduğundan dolayı, bak yürümeyelim, benim saçlarım uzun, bu yeni yapılan yolda tinerciler ve tiner kullanmadığı halde tinerciden daha "uçuk" tipler oluyormuş ve insan sikiyorlarmış, dedim. o, "yok artık" dedi, reklamdaki tonlamayla. yürürmüşüz iki adım, ne olacak..

dindar bir insan olmadığım için, nuh dedim peygamber demedim. peygamber veya hazret kelimeleri bana göre değil, aynı, gecenin 1inde uzun saçlarla gettoların ve tiner kullanmayan tinercilerin arasından geçmenin bana göre olmadığı gibi.
gittik, taksiye bindik.

vidar, benim taksicilerle olan diyaloğuma oldum olası soğuk bakar. belki haklılık payı da vardır. çünkü taksiye bindiğimizde, "abi, sahildeki yeni yolda henüz ışık yokmuş, geceleri insan yiyorlarmış orada, benim, artık kuyruk sokumu diye tabir ettiğimiz kıçıma kadar ulaşmakta olan saçlarım onları kıllandırabilir herhalde?" dediğimde, elli yaşlarını biraz geçmiş relax bir insan olan abimiz, "olur mu öyle şey olm amına koyayım, korkmayın yawu genç adamsınız götüne kodumunun..." dedi ilk evvela.

vidar, sevinçle bana döndü, gördün mü olm, hareketleri çekti.

taksici abimiz devam etti elbet. "olm, adam götünü siktirtiyor, vurduruyo böyle çatçat (el hareketleriyle destekliyor burada kendini) millet birbirini sikiyor, senin uzun saçların... nolcak amına koyayım.. istyeyen saç uzatır, isteyen götünü siktirtip erkeğim diye dolaşır.. ha başkasına zarar vermediğin, başkasının bacısına anasına göz atmak gibi orospu çocuklukları yapmadığın sürece sorun yok" dedi.
vidar arada dönüp (önde o oturdu) sırıtarak, anlamlı anlamlı bakıyor bana.
liberal manifestosunu da, "herkes istediği gibi yaşar kardeşim, annadın mı" diye bitirdi. liberal manifesto, özgürlükçülük söylemleri bitti ama muhabbet devam etti elbet. "hem korkmucan öyle, gelsinler amına koyayım nolcak ki.. misal bigün yolda gidiyorum, dört tane ecdadını siktiklerimin orospu çocuğu genç beni sıkıştırıyor arabayla. çektim kenara, bu götler de çektiler indiler.."

ben, "ee" diye araya girdim.

"eesi, bu yaştan sonra kimseden dayak yiyecek değiliz ya, çıkarttım silahı, ayaklarına doğru sıktım amına koyayım, adamlar iki saniyede vın.." dedi.

vidar, o anlamlı bakışlarından atmaya devam ediyordu bana.
"olm, bıçak olmasa da bi çakı olsun yanınızda. adam geldi, iki kişi tuttular napacan o zaman, götü nasıl kollucan?" diye sordu. çıkartacan çakıyı, adamın bacağını deşecen yani..

özgürlükçüydü ama özgürlükçülüğünde de sınır vardı. götü elbet kollamak gerek, saç uzun olsa da, olmasa da..
özgürlükçüydü, ama salak değildi liberal taksici abim..

vidar bana bakmaya devam ediyor tabii. abi, çek kenara dedim inal marketin oralarda, yürürüz devamında. eyvallah gençler, kendinize dikkat edin hadi, diyerek gitti.

sonrası malum. vidar önce facebooka sonra msne sonra facebook oyunlarına girdi, sonra ben anlattım ve gene ben anlattım, arada facebooktan kafasını kaldırdı ve haklısın dedi (bu gerçekleri sözlükte yazdığımda itiraz etmişti) filan. sonra, uyumamazlık rekoru kırdım ve 5te yattım. olm erkenden uyuyon filan derken işte, geçti günümüz.

günler geçti..
geceleri erken yattım uzun süre.
nabokov okudum ve karda en eski sevgiliyle yürümenin romantik olup olmadığını düşündüm.

bunların hepsini yaptım, ama liberal taksici abimi, bi 6 aydır unutamadım..


başlıktan anlayacağınız gibi yazı yine hrant'la ilgili. o cümle, niyat genç ve yağlı saçları tarafından bi telefon konuşmasında söylenmişti.
peki ben niye alıntıladım?

şu dört beş gündür hrant hakkında yazılanlara bakınca, "ulan herkes kendi bildiği hrant'ı, kendi ideolojisine göre yazmış" noktasına geldim.

daha birkaç gün önce, jönümüz pîrimiz rasi mozan kötahyalı bey de, "milliyetçiliği dışlayan evrenselci aydınların ne kadar zottiri" olduğunun anlaşılmasını sağlayan bir insan olduğunu söylüyordu hrant'ın. dink'in onca konuşmasını dinledim, yazısını okudum; yeminle adamda "evrenselciler palavradır"a yakınsayan bir cümle görmedim duymadım.

ama rasi mozan, ya da heli navşar filan eleştirmekle şeetmeyelim. çuvaldızı kendimize batıralım.

misal, benim hrant resmi seçimim, adamın ölmesi ve ayakkabısının altındaki deliğin gözükmesi şeklinde. samimi olayım, üç senedir hiçbir an, "ulan ayakkabısı delik adammış da bilmemneymiş" diye düşündüğüm olmadı. sadece o fotoğraf aklımın bir köşesinde. o fotoğraf, o üzerinde gazeteler olan, boylu boyunca yatan adam, benim kafamda ve bana "bak tink, ayağını denk al" diyen birtakım iğrenç seslerin de, türkiyede varolduklarını hatta ve maalesef çok fazla olduklarını hatırlatıyor.
umutsuzluğu hatırlatıyor. murat belge, te 80li yılların sonunda, eğitim sistemine yök'e filan olan inancını tamamen bittiğini yazmış. ben de o noktadayım. türkiyede hiçbir surette ve hiçbir şekilde eğitimin ve bu zihinlerin düzelebileceğine inanmıyorum.

o boylu boyunca yatan adam, benim inançsızlığımın da fotoğrafı.

o gece eve gelip, ağlayarak sözlükte, birkaç aklıselim insan entrysi okumamı da hatırlatıyor o fotoğraf.
benim, siyasete daha fazla ilgi duymamı, ama bir taraftan da daha yıkıcı olmamı, tavizsiz olmamı sağlayan bir fotoğraf.

eğer bugün, gitgide politize olan bir insansan, müsebbibi o boylu boyunca yatan adamdır.

işte benim hrant'ım, o halaskargazi caddesinde (hrant dink caddesinde) yatıyordur her zaman. ben hrantı öyle hatırlıyorum..

fakat artık umutsuzluk çağında, pısacak çekinecek pozisyonda değiliz.
bir sefer olsun, kalkacağız. halklar kalkacak ve hesap soracak..
***
bugün, o adamı o caddeye yığan, o fotoğrafı donuklaştıran insanlar ayaklarımızı denk almamızı istiyorlar..

almayacağız.
katili biliyoruz.
adalet istiyoruz.

19 OCAK'ta ne olmuştu?

her first gangbang


bu yazı küfür içerebilir, aman tikkat

abi, her first gangbang diye bir kavram/site var. nedir bu? gangbang dediğimiz olay, bilmeyen varsa (ki sanmıyorum) abuse olayına girerek (şimdi de abuse ne dersin?_ aşağılamak kısaca) bir kadınla birden fazla insanın birleşmesi edimi. edim medim anlamam, adam gibi anlat dersen; karıyı üç beş kişi afedersiniz sikiyorlar amlı götlü.

diyorlar ki, o malum internet sitesinde, "bu kadının yaptığı ilk gangbang"

şimdi vidar biliyor, sorun. ben, bi 40 50 saat porno sektörü nedir ne değildiri araştırmış, oturup onlarca sektör içinden olanların bloglarını okumuş etmiş adamım. bu konuda türkiyede 3 kişi konuşacaksa biri benim. iki kişiyse, yine biri benim. biliyorum bu işi.

bu kadınların yüzde 85i fahişe oluyor. bir çoğu, 13 yaş altı ilk cinsel birleşmeleri (genellikle tecavüz) yaşamış oluyor. hemen hepsi -hatta setlerde bedava dağıtılıyormuş- uyuşruturu kullanıyor. pornocu dediğin böyle bir şey.

**
şimdiiiii
"her first anal" diye de bir şey var.
bunu anlıyorum. bakıyorsun karının göt deliği böyle bi işaret parmağı girebilecek kadar, ona eyvallah.
"losing her virginity" "losing her innocence" "losing my religion"
kavramlarını da anlıyorum. o videoların (çok izledim) hemen hepsi palavra, o ayrı mesele de, işte böyle kan geliyor. ha, diye hayal ediyoruz, bu kadın bakireymiş.

bu bakireler de ne bakireyse artık. karı, 30 yıllık fahişe gibi sakso çekiyor, ayıptır söylemesi. biz, bizim türkleri böyle anal, oral takılırlar zannediyorduk. elalem bizi epeyce aşmış... onu diyeyim.

***
diğer "her first" kavramlarına bir açıklama getirebildik..

ama, gangbang öyle değil...
karı follofoş olmuş. am desen papaz eriği atsan, girer içine. göt deliği desen, iri fındık koysan kaybolur içte. amk, ne bileyim ben, daha evvel ikili üçlü girildi mi girilmedi mi?

hemen tüm filmlerini izledim o sitenin. yemin edebilirim, ortaya götümü koyarım, oradaki çoğu kadının double anal yediği üzerine...

ne lan bu...
kandırılıyoruz..
bizi yiyorlar.ş..
yine amiyane tabirle, bizi sikiyollaa.
hayallerimizle oynuyorlar....a.s.

kırıldım.
hep hayal ettim ki, onun (videodaki hatunun) ilk gangbangi.. bi heyecan taşıyacak.. kafasında oranlamalar ve kıyaslar yapacak, işte vajinal seks böyleydi, anal böyleydi, ikisini combine edeyim.. yaklaşık şöyle bi şey olur... hmms hoffs.. vs.

ancak öyle değil.
ne heyecan var ne bişi. iki açıklama var. ilki, setteki uyuşturucudan fazla kaçırdılar, duyguları

ilkinin gerçek olmasını canı gönülden isterim. bu sayede, yıllardır kandırılıyor olma durumundaki utançtan muhtemel kurtulabilirim..

Hic Kimse Bilmez

şimdi youtube'da rastgele gezerken teoman'ın hiç kimse bilmez şarkısına denk geldim. içimden bir ses, şarkının bülent ortaçgil şarkısı olduğunu söylüyor. ama teomanı birini vur ortaçgil'e kine.

pek sevmediğim ortaçgil ve ondan biraz daha fazla sevdiğim kızılok; bana vidar'dan yadigardır.

şimdi şöyle söz yazmış:
hiç kimse bilmez, hiç kimse sevmez
şimdi sen de yoksun yanımda.

bunalım liseli ergen insanlara söz yazıyor deyince de kızıyorsunuz sevgili dostlarım.

bu sözlerin muadili yabancı şarkılar dinlemenizi yadırgamıyorum. zira oradaki sözleri, ingilizceye fazlasıyla vâkıf değilseniz, pat diye anlayamıyorsunuz. güzel gibi geliyor.

---

benzer şekilde, led zeppelin'in ya da o heavy rock hard rock dedikleri, heavy metalin öncül gruplarının da sözleri kötü. sözleri bırak, konserlerde ne çaldıkları da hiçhiç anlaşılmıyor.

http://www.youtube.com/watch?v=rb-JhM82xwI&feature=related

işte örnek. dünyada bir tane allahın kulu bana, cimi peyc'in burada ne yaptığını anlatamaz. lisede vidar'la geyiğini yapardık, "adamlar çektikleri uyuşturucu miktarına göre konser yapıyorlar. soloyu, kafalarının estiği yerde kesiyorlar" diye. şimdi aradan 3 4 sene geçince ve şöyle bir bakınınca, bunun geyik değil, gerçek durum olduğunu görüyorum. sadece gitarist değil, baterist ve bascı da arkada kafalarına göre takılıyorlar. aralarındaki pseudo senkronizasyon, tamamen benzer uyuşturucuyu kullanmalarından kaynaklı olabilir.
vokalin, solo bitiminde berbat ötesi bir tondan girip, sonlara doğru detonelerden detonelere yelken açmadı da, üstte söylediklerimi teyit eder vaziyette.


bu açıdan, vidar'ın "matematik problemi gibi müzik yapıyorlar" diye, duygusuz diye aşağıladığı dream theater'ın üstteki gruplardan çok daha tercih edilebilir olduğunu söyleyebilirim. en azından ne müzik yaptıkları net anlaşılabiliyor. sapıtmak için özel g3'ler filan düzenliyorlar, orada sapıtıyorlar.
işte; "erkek aydın" görüntüsüyle petrucci bizlere gülümsüyor...

***
peki, sözlerin bu kadar kötü olmasının nedeni ne? hemen oraya da gelelim.
çünkü söz yazmak, biraz da gözlemekle/okumakla filan alakalı bir şey. bu müzisyenler genelde ellerine iki kitap almamış oluyorlar hayatlarında.

ankaranın dikmeni
gel götümden sik beni

dizeleri, ortaokul üçüncü sınıfta epeyce güldürüyordu. şimdi hiçbir yaratıcı, etkileyici yan görmüyorum burada. aynı şekilde

aşk...
öyle bir büyü ki...
öyle bir büyü ki...
anlayamazsın...

dizeleri de çok dandirik. berbat yani. şaka gibi. bu dizeleri küçükken de beğenmezdim. muhtemeln sen de beğenmiyorsundur. ama aynı dizenin farklı versiyonu olan şunu, itiraf et, beğenmişsindir:

bazı şeyler için iyi olmak yetmiyormuş?
sevilmek için aşk için, iyi olmak yetmiyormuş?

allaaşkına, bu sözlerdeki "iyi olmak" "bazı şeyler" nedir, biri bana açıklasın. hatta daha ileri gideyim, bu sözlerin, dalga geçtiğimiz "yıkılmadım ayaktayım" kökenli olduğunu da söyleyeceğim. aynı muğlak arabesk yakarış, aynı "ben namusumla yaşayan adamdım, her şeyi yaptım ama artık ayakta durmakta zorlanıyorum" tavrı. "aşk, öyle bir büyü ki..." tavrı.

ne lan bu?
söz mü bunlar?

hödö höt.

arkadaşım. buradan sana sesleniyorum. şarkıcı olmadan önce, oturup üç beş iyi kitap okuyacaksın.
****
soru: aşağıdaki dizelere en çok uyan başlığı işaretleyiniz

tıkadın bütün yollarımı, sana verdiğim yıllarımı,
biriken tüm imkanlarımı alıp çek git..
sana verdiğim son hediye, beni bir daha görme diye
gezegendeki son gemiye binip çek git..

a) yazdıysam ben yazdım!
b) ege gemi için uygundur fakat ege bir türk gölü değildir, ege bir yunan gölü değildir, binaenaleyh ege bir göl değildir!
c) sevgiliyle tekrar görüşmemek için son bir hediye vermek??
d) verilen yılların tıkanması?? tıkanan yol nasıl açılır?
e) gezegen.

*************

bu saçma sözlerden sonra, yazımı gerçekten kaliteli bir şiirle bitirmek istiyorum.

türkün güneşiyle dünya ufku ağardı!
türk olmasa tarihte yazılacak ne vardı!......!11

hamiş: final dönemi böyle saçmalamalar insana iyi gelebiliyor. onu da diyeyim.

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa