haydi barikata

dün, tam bu saatlerde, vücudumda mebzul miktarda alkol vardı.
aynı boku yemek için gittiğim kokoreççinin bayrama kadar kapalı olduğunu görüp, bir diğer sevmediğim kokoreççiye gittim. aynı bokun daha bi beyazıydı bu diğeri. bütün bütün yağ yiyorum gibi hissettim. pis kokuyordu. henüz yeterince içmemişim ki, kokuyu alıyordum.
o boku yiyor, yanındaki zıkkımdan zıkkımlanıyor ve devrim düşünüyordum.

yazdığım en iyi öyküyü tamamlamış, Olmaz öyle küfretmeyen devrimci epigrafını özenle en üst sağa yerleştirmiştim. rahattım. coşkuluydum. birilerini aramak için telefonu elime aldım. sonra, ne yapıyorum amına koyayım, dedim ve telefonu hışımla fırlattım. kırılır diye korktuğumdan yatağa doğru fırlattım. hala sütoğlanıyım. devrimi de, papyonla yapacağım herhalde. hayır.
papyona hayır!
kafama geçirmek için evde bir külotlu çorap arandım, bulamadım. bu gece devrim yapacaktım. ayaklanmaları bitmeseydi hemen bu gece yunanlılara katılırdım. bitti. 16 yaşında olsaydım, bittiği halde yine onlara katılırdım. yürümekle yollar, bağırmakla ses telleri aşınmıyor (sadece tahriş oluyor bu götler) ama ölsen, 16 yaşında ölsen, oralarda, arkandan üç devrimlik molotof atılır. oralar kadir kıymet bilir. yoldaşlık nedir bilir oralar. yoldaşlık, ölen yoldaşının arkasından günlerce yaygara kopartmaktır. hem orada, molotofu da çorabı da örgütten temin edersin. burada teksin. ölsen, ancak kafana geçirdiğin çorabın markasının satışlarını patlatırsın.
amına koyayım. bunu düşündüm, külotlu çoraptan da, yunandan da vazgeçtim.

devrimden vazgeçmedim.

parlamento uzaktı. zaten ikisi de birbirinden boktan. kokoreçten beter.

buradaki belediye binası ise, (sarayı diyor bi de götler, neresi saray lan bunun, kıçıma benzeyecek, kıçıma iki cam bi kapı çizsem...) yarrağı andırıyor biraz anlamsızlık olarak. iki tane işlevi var işte kocca binanın. bi, bugün git yarın gel, diyorlar azarlayarak. bir de başka bir şey de diyorlardır ama, ben denk gelmedim.

evet, onlar patlamayı hakediyor. ama takatim yok oraya gidecek. on dakika uzaklıkta. devrimci yorulmaz ama üşenebilir. devrimci kafayı da bulabilir. ama kafa bulmaz devrimle. ben, kafayı epey bulmuşum. ayakta duramıyorum. oraya kadar gitsem de, patlatacağım şey, ancak soğuk bir espri olur.
sikeyim.
kafa da bulmaya başladım. benden devrimci olmaz. halbuki tam odamın yan tarafı.. bitişikte adliye var. kendimi patlatsam, orayı da sabote etmiş olurum. bu sabotaj mı, kabotaj mı olur? bayramı vardı. bu ikisini hep karıştırırdım. neyse, her şeyi ben mi düşüncem lan! bunu da, "adliyeyi patlattı" diyecek olan düşünsün. ben patlatayım, o ne derse desin.
bunu düşünmeliyim.
küfretmeyen devrimci olmaz. düşüneceğim bunu koyayım.
düşünmeyeceğim ya da. düşün düşün, aynı zıkkımı içmek ve zorunluluktan başka boku yemek dışında yediğim bi bok yok.

bugün harekete geçmeliyim.

bugün, her bir ayrı muktedir götüne, ayrı bir dükkandan aldığım boku sokmalıyım.

0 Comments:

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa