kız dediğin elbise giyer.
yazıyı bu tek ve doğru cümle ile de bitirebilirdim. ama size kurduğum aktivist örgütün propagandasını yapmak istiyorum biraz olsun.
"kadınlara elbise, pantolonlar kodese" (kısaca kadelpako)
STK'mızın kuruluşundan bahsedersek; harry potter ve melez prens filmini izlemek için gittiğim büyülüfener sinemasında, yeşilli sarılı, diz hizasında elbise giyen aşırı tatlı bir kız görmem ve kızın robert musil okuduğunu fark etmem ile aşık olmam; kadelpako'nun kurulmasını gündeme getirdi. çünkü kız, sinemaya tek başına gelmiş, arkadaki love seat'e yayılmıştı. merhaba diyemedim, ben biriyle gelmiştim filme. (rahatsızca, bir love seat'de uzak uzak oturuyorduk birbirimize.)
vizyon ve misyon şu; sokakta orada burada, güzel insanlar, güzel kıyafetler görmek istiyoruz. bir kadının da, içinde 'güzel' olabildiği pantolon, henüz üretilemedi. capri desen iğrenç bişi. amelie'yle birlikte arşivin tozlu raflarına atın gitsin. kurtulalım ikinsinden de.
elbise öyle değil, elbise can, elbise en güzel bi şey. kâh bir karne hediyesi bisiklet sevinci yaratıyor insanda, kâh bir feel good filmini daha izleyip, feeling good olma sevinci yaşatıyor.
ciddi söylüyorum. böyle çimde, dağda mangal yapalım dendiğinde; bu giysinin hafif daha yalın versiyonunu giyecek kıza aşık olmayacak erkek yok dünyada, allah sizi inandırsın.
itörnıl sanşayndaki kate winslet'in niye öyle çok sevildiğini sanıyorsunuz? zira cıvıl cıvıl. en huysuz, aksi olduğu zamanda bile, saçından, kıyafetinden yaşama isteği akıyor.
***
işin kıskanma boyutu da var. oradan buradan kulağımıza geliyor. birtakım erkekler varmış, "ben, sevgilime etek, elbise giydirmem" diyormuş. ben giydiririm yahu. hatta öyle bir giydiririm ki, aynı, son zamanlarda yaptığım gibi, buluşacağım kızlara, "pantolon giyersen, bir anda acil bir işim çıkabilir ve eve dönmek zorunda kalabilirim" diyerek, zorlamayla giydiririm. (son 10 günde; 3 kişiden 2sini "imana" getirebildim bu sayede.)
şahsen, kız arkadaşımın da gayet, mini etek, dar elbise filan giymesini tercih ederim, hatta isterim de. sözlükteki, erkeği seksi yapan unsurlar başlığındaki her 10 entry'den 8ü, cevap olarak "kıskanması" dese de, kıskanmam abi. zaten istesem de kıskanamam sanırım amma, kıskanmam da zaten.
dozunda kıskançlık diyorlar bir de. kıskançlığın dozajı mı olur? "diz üzeri 2 santime kadar tamam, 1 karıştan sonra kıskanırım" mıdır bunu dozajı? doz aşımından, overdose'dan intihar edilebiliyor mu?
ve lakin, "şöyle güzel bir günü niye benimle değil de x'le geçirdi" diye, pozitif bir kıskançlık dışında, tüm kıskançlık biçimlerini primitif buluyorum.
evet, ben seksi değilim. ama elbise giyen kızlar -hele musil de okuyorlarsa- çok seksi oluyorlar.
kaderimiz, kadelpako'ya bağlı. tüm estetik meraklıları, birleşsin! zira düşük belli dar pantolonlardan başka -estetik anlamda- kaybedeceğimiz bir göz zevkimiz yok.
Kısaca: tink
7 Comments:
Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
önceki bi yazılarda da belirttiğim gibi, benim de gözler yamuk, şaşı işte bir bakıma. mulanınki kadar olmasa da para var işte ameliyat olacak kadar. ama olmuyorum. ilham perisiyle çok fazla uğraşılmaz; son romanının ilk cümlesinde, anlatım bozukluğu yapıp yayımlayan nobelli yazarımızın dediği gibi. bana bayağı faydalı oldu bu gözler.
özel nedeni geçersek, genelde rahatsız da olmuyorum. sıklıkla unutuyorum bunu. haftada toplam 2 defa aklıma geliyordur ki bu sayı, hazırlıkta aşık olduğum kızın aklıma gelme sayısından yarısı kadar.
hem, bu güzellik/yamukluk mühim değil bu durumda, hem de başkası ne düşünüyorsa düşünsün, bana ne; derim direkt. yalnızca kız arkadaşımın dediklerine riayet etmeyi planlayarak yaşıyorum. arkadaşlara da bunu tavsiye ediyorum.
elbise güzel şey.
ikinci olarak da facebook ve tanrı hakkındaki düşüncelerine bakıyorum seri şekilde. dinle ilgili agresif bir espri yapıp, facebookdaki son güncel videoyu soruyorum. beklediğim cevapları alırsam ilgilenmeye başlıyorum.
internetten tanıştıklarımda da, sözlükteki yazılarımı sevmesi tek kriterim sanırım, bir de düzgün türkçe kullanması.
yani öyle herkes bi natalie portman arıyor, diye bir kaide yok. benim için dünyanın en seksi kızı, nabokov okuyan kızdır. hele, bana da okuyorsa kitap (the reader, hoş filmdi) o kız için ölebilirim bile.
geleceğim de parlak hem. mula; "tuna kiremitçi'den 'bile' büyük yazar olacaksın sen" dedi. o derece açık önüm.
bu huyumu lise sonda edindim, utana sıkıla filan. şimdi ne utanma var ne bişi. hayat böyle daha muhteşem. gerçekten müzik dinlerken eğleniyorum yahu, aynı evde tek başınaymış gibi.
hatta ankara'da,uzun saçlı, top sakallı, kulağında kulaklık, anlamsız hareketler yapan, tek başına birini görürseniz muhtemelen benimdir o. üzerinizde elbiseniz de varsa selam bile verebilirsiniz çekinmeden.
ben sana katılıyorum tinkciğim.