Bu sefer çok uzatmadan iki konuya değineceğim. Ya abicim bu üstteki cipsi kim yapıyor? Tanıdık falansa bi arayın. Ulan kendisi yediğinde hiç damağına yapışmıyor mu? Yok sadece bana yapışıyorsa bi doktora falan gideceğim. Hiç bir cips yapmıyor bunun bana yaptığını, eziyet bildiğin. Şimdi ben hayvan gibi cips yiyen bir insanım. Tanıyanlar bilir; iki elim ve tüm beynimle cipse odaklanırım. Ama bu gerizekalı lays baharatlının tadı ne kadar güzel olursa olsun yapışıyor kardeşim ağzıma, damağıma!(Güzelliğinin de bir anlamı kalmıyor, evet bildiniz bingo!) Parmağı ağza sokup sol arka, sağ arka köşeden o yapışmış cipsleri çıkartmak zorunda kalıyorsun. İğrenç bir şey! Adam gibi cips yapın lan! Lays klasikte falan da aynı sorun var ama en büyük sorun baharatlısında. 2 milyonluk tüm cipsi kendiniz yiyip hiç ağzınıza parmak atmazsanız bildiğin dağ oluşuyor, ağız kapanmıyor. 10-12 parçadan sonra parmak atıp, temizlemelisiniz. Sonra o salya içindeki ellerle bir daha cips alıp, yeniden yiyorsunuz. İğrenç bir döngü bu! Bu da iğrenç bir yazı zaten.


Allah belanızı versin güneş gözlüklü kızlar! Adam gibi bakamaz olduk götünüze, göğsünüze! Yok kızmamın sebebi "yaaa beni kesiyorlar mı kesmiyorlar mı" değil! Zira bir kızın beni süzüp süzmediğini anlayamıyorum. Tek korkum birine böyle dik dik bakarken, üstüme doğru gelip çat diye tokatı vurması. Oysa ki gözlük olmasa ben öyle baksam, o da bana baktığında kafamı çevirsem. Şimdi kadının kafa bana dönük ama bana mı bakıyor bakmıyor mu belli değil. Ben de alıcam bir gözlük en ücra köşelerinize bakıcam. Göreceksiniz o zaman karşındaki insanın güneş gözlüklü olmasının ne olduğunu. Üstüme doğru gelip nereye bakıyorsun kardeşim dediğinizde size bakmıyorum hanfendi yanlış anlamışsınız diyeceğim hem de bu sırada tam göğüslerinize bakıcam nihahaha! Ayrıca siz hiç renkli gözlü olupta güneş gözlüğü takan kız gördünüz mü? Ben görmedim! Hep bu kıytırık kahverengi göze sahip kızlar takıyor! Bir esrar yaratalım da erkekler hangi renk gözümüz olduğunu bilmesinler diye ama buradan sizlere sesleniyorum: Biliyoruz ki hepiniz kahverengi gözlüsünüz . Hatta kim bilir belki de şaşısınız yoksa niye güneş gözlüğü takasınız? Yemeyin lam beni güneş rahatsız ediyor falan diye...

6 Comments:

  1. Muhsi said...
    Acayip bir şey keşfettim sayın seyirciler! İnanamayacaksınız ama bu cipsin yazılışı Lays değil Lay's imiş. Bunca yıldır öyle farkında olmadan sevişmenin cipsini alıyormuşuz haberimizde değilmiş.
    Revontulet said...
    ilk olarak bırak lays lay's filan geçti onların dönemi cerezza varken yemem artık onları ben. sen de yeme.

    ikincisi kahverengi gözlü kızlara da laf söyletmem. candır onlar. öle renkli gözlü kendini beğenmiş kızların havası yoktur onlarda sadelik, kendine güven filan ne bileyim onlar vardır. dicem de şimdi kimse inanmıcak di mi? üüü ben de yeşil göz istiyorum ulan. bastırmıcam artık duygularımı. yeşil göze dayanamıyorum hastasıyım üüüü.
    Muhsi said...
    doğru tabii çerezza sinema varken başka cips yemeye gerek yok amma annem geçende almış bundan zorunlu yedim ondan söyleyeyim dedim, niye kızıyorsun ki :'(

    evet ben de istiyorum yeşil göz ama kahverengi gözlerimi siyah bir camın arkasına saklamıyorum en azından peeeh!
    tink said...
    eh, revon (snuff nicki daha güzel) kahverengi gözlere laf söyletmiyormuş, ben de şaşılara laf söyletmem. hadi bakalım!
    amma ben renkli göz filan istemiyorum, gözlerimden gayet memnunum (yani bir insan dalağından, böbreğinden ne kadar mutlu olursa, o kadar memnunum) ama gözlüklerimden memnun değilim.

    evin karşısına geçiyorum. 3 çeşit minibüs geliyor ve sadece biri bizim okula gidiyor. o biri, hangisi, tamamen karambol. adama el ediyorum dursun diye. adam yavaşlıyor, bakıyorum ki "emek" utanıp, gitgit yapıyorum adama. sonra tekrar el ediyorum gelene, bu sefer "bahçeli".

    1.5 numara hipermetrop sol, 2 astigmat sağ camları olan güneş gözlüğü almayı düşünüyorum, vallahi billahi. şöförler de, biz de rahat edelim.
    tink said...
    o diil de, milliyet sanat temmuz'da, murat uyurkulak'ın bi hikayesi var, pek eğlenceli. alın, okuyun.

    daha dün, kapalı alanda tavuk dürüm yerken, karşıma hoş bi kız oturdu. kapalı alanı vurguladım, zira kız güneş gözlüğü takıyordu.
    ingilizce sınıfında 1 sefer karşılaştığımız, iki kelam ettiğimiz bi kızmış (ismini bile hatırlamıyordum) neyse işte. "sen biliyon, beni çalıştırsana" dedi. "okey," dedim. hoş kızların ders çalışma önerisini geri çevirdiğim olmadı henüz. ingilizce sınavı da kolay zaten.

    şunu diyesiydim. kızın makroiktisat finali varmış 2 hafta sonra. "hiçbi şey bilmiyorum" dedi. sorun değil, onu da çalıştırırız dedim.

    şimdi kara kara düşünüyorum. resmen, hava 55 derece iken, oturup, bir kıza ders çalıştırmak için iktisat çalışacağım evde ahaha.

    uyurkulak da, tam bundan bahsetmiş yazısında. hem olay dün oldu, hem yazıyı dün okudum. iyi denk geldi.

    bir de, bakınız da bakınız:
    (#164873) (ahahaha, iktisat dedim aklıma geldi, gözlük de var hem)
    tink said...
    ilgili bölümü yazıyorum. (öykü ismi: "Aşk, yalnızlık ve bazuka, Murat Uyurkulak")

    "(...) Üst kat komşusu olduğumu, ne zaman istersem bir bahaneyle kapılarını çalıp onu görebileceğimi, hem bir müddet sonra ailelerimizin ev ziyaretlerine başlayacağını, bu sayede ona daha yakın olabileceğimi, o ne zaman isterse bilgisayarımdaki bütün oyunlarla oynamasına izin vereceğimi, böylece iyice gözüne gireceğimi, zaten bizim ilköğretime yazılacağı için her sabah bekleyip onunla yan yana okula yürüyeceğimi, hatta tembel ve haylaz bir öğrenci olmama rağmen sırf ona derslerinde yardım edebilmek için sabahlara kadar ders çalışacağımı... düşünüp rahatlatıyorum kendimi." (milliyet sanat, sf.101)

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa