Size abi demeyebilir miyim?


Sevgili blog okurları, uzun süre yazamamamın verdiği üzüntü ve acı ile bu cümleleri sizlere yazıyorum. Ezelden beri klavye ve mouse ile yaşayan ben Vidar adeta tersanelerimi girilmiş bir biçimde mouse ve klavyemden koparıldım. İşte bu yüzden bir türlü yazamadım hala klavyem ve farem yok ama içimdeki toplum problemlerini ortaya dökmek için daha fazla kendimi tutamadım. Bir cafede espressomu içtim, laptop'u açtım ve yazmaya koyuldum. Niye evde yazmıyorsun diyorsanız vallahi bizimkiler düğüne geldi. Ben de mal gibi kaldım cafenin tekine oturdum, düğün salonunun önünde takılıyorum. Peki niye yazı yazıyorum? Evde hep yaptığım gibi feysbukta, ntvspor'da zaman kaybetmek yerine niye şimdi yazı yazıyorum. Evet blog okuyucusu açıklıyorum belki 1.80 uzunluğunda kızıl saçlı yeşil gözlü bir hatunun "ne yazıyorsunuz acaba çok merak ettim" demesini bekliyorum. Günlük olaylardan bahsettikten sonra artık yazının ana amacına geçecektim ki 4 kişilik masaya oturduğumu ve dışarıda yer kalmadığını fark ettim. Ehehe bana ne lan! Bak arkamdaki elemanlar içerde oturucaz artık dediler kafamda bekleyip bekleyip... Tam bu satırları yazdığım sırada dayanamadım gelin buraya oturun dedim lan! Vallahi oldu bu ehehe çok teşekkür ettiler neyse böyle yaşadığımı sürekli anlatırsam boku çıkar bu yazının daha susayım.

Çok büyük yazarlar gibi(!) giriş bölümünü uzun tutup bir şey anlatmamaya çalışıyorum ama tam bu satırları -aslında üstte kaldı o satırlar- yazdıktan sonra annemler aradı ve dedi gidiyoruz. Ben de zorunlu olarak espressomun ücretini ödedim, yazımın yarım kalmasının üzüntüsüyle arabaya bindim. Peki şimdi neredeyim? Dünya'nın en kötü şehri Ankara'dayım ki bunun hakkında daha önce yazılar yazmıştım. Niye burada olduğumu açıklamak gerekirse tink'in evinde zaman geçirmek diyebilirim ki bu tink hâla ben buraları biliyorum deyip yolu 20 dakika uzatan çekilmez bir insan! Ayrıca her gün bana evi temizletiyor, lambalarını taktırıyor bana diyor ki sabahtan hiç bir yere gidemezsin Recep usta gelecek! Oysa ki bu ustalar hiç bir zaman dedikleri vakitlerde gelmiyorlar. Ustaların vakti zamanında gelmemesi diye bir yazı da yazılabilir ama konumuz bu değil. Her ne kadar ben konudan kopmaya devam etsem de Mula insanın özel isteğiyle çok önemli bir konuya değineceğim. O da bana çok kötü davranıyor diyor ki yazmak istediğin konuları göster içinden ben seçeceğim öyle her istediğini yazamasın benim yazdığım blogda. Çok dertliyim ayrılmak istiyorum bu blogdan! Burada kimse bana saygı göstermiyor, kimse beni sevmiyor.

Bugünkü sorunumuzun ismi "sen abi misin amca mı yoksa ismin misin bilemedim sorunu". Efendim zaten sorunumuzun ismi çok açık. Evet biliyorum siz de bunu yaşadınız 8 yaşındaki çocukta yaşıyor. Hayatın her anında kafa kurcalayan bir sorun. Yaş ilerledikçe daha da kötüleşiyor içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Olayı yaşlara bölüp de anlatacağım ki kolay anlayasanız zira blog okuyucususun -çok zor oldu bu okuyucususun yazmak hemen okuyup, geçme- alt alta çok satır görmek sinirinizi bozuyor biliyorum.

Yaş 4: Efendim burayı niye yazdım! Ben 4 yaşındayken diye başlayan cümleler kuran insanlara siktir çekmek için yazdım. 4 yaşındayken kime abi dediğimi nerden hatırlayayım. Tek hatırladığım sünnet olduğum başka da bir şey yok! Ben 4 yaşındayken diye başlayıp olayı dün gibi anlatan insanlara oldum olası sinir olmuşumdur. Gözüme gözükmesinler.

Yaş 5: Tamam lan şaka.

İlköğretim Dönemi: Sorunumuzun yavaş yavaş ve en büyük etkilerini bıraktığı yaş dönemi. Okul yokken kendimizden büyük gözüken herkese abi demişizdir ya da büyüklerimizin bize "bak abla, bak abi, bak kardeş, bak amca" telkinleriyle kime abi kime amca diyeceğimiz çok net sınırlarla belirlenmiştir. Ama okul zamanı öyle mi? Dışarıda kızlarla ip atlanır, sek sek oynanır, futbol oynanır, dansa davet oynanır. Bu dönemde çok acı bir gerçekle karşı karşıya kalırsınız; etrafınızda anneniz babanız yoktur "bu abi, bu kardeş diyen" Artık etrafınızda bana abi diyeceksin ulan diyen tipler belirmeye başlar. Üstteki fotoğrafta şu uzun çocuğun durumu böyle olabilir. Çünkü siz de bilirsiniz ki uzun boylu çocuklar sıranın en arkasında durmak zorundadır. Ama o uzun boylu çocuk başlatmayın lan kurallara ben hepinizin abisiyim en öne geçerim edasında durmaktadır. Yan tarafında ellerini beline koymuş çocuk da tetikçisi olabilir. İnsan işte bu yaş döneminde kendinden 1 yaş büyüğe bile abi diyebilir, abi çekebilir. Bir de ablalar vardır, onlar daha da gaddar. İp atlarken senin kafana vurup ben senin ablanım derler. Tüm bu yaşananlar ileride çok büyük sorunlara yol açacaktır. Yine bu dönemde büyük bir travma olarak beraber büyüdüğünüz ve anne babanızın bu kardeş diye gösterdiği kıza ortaokul itibariyle aşık olmanız durumu vardır ki lan ne oluyor kardeşe aşık olunulmaz, o benim kardeşim bana öyle öğrettiler diye kendinizi örseler durursunuz. Oysa ki ah o bir kardeş olmasa neler yapacaksınız kim bilir? Zira ben ortaokuldayken öyle hikayeler anlatılırdı ki -evet sizin orada da anlatılırdı- aklm şaşardı. Bu yaşıma geldim öyle fantaziler ne yaşadım, ne duydum ki ben bu döneme pipisi kalkmaya başlayan saçmalıyor dönemi olarak adlandırıyorum. Zaten pipi dediğin kalkmaz öyle bir paradoksu da içinde barındırıyor. Neyse bu dönemi şöyle özetleyebiliriz.
1) Futbol maçlarında, ip atlarken size abi ya da abla dedirtmeye zorlayan kişiler vardır.
2) Sevip saydığınız, sizi koruyan ve sizden büyük olan abiler, ablalar vardır.
3) Okul öncesi çağdan aklınızda kalan abiler, kardeşler vardır.

Lise Dönemi: Olay biraz komplike hal almaya başlar. Bir gün aynanın karşısında bıyığınızı görmenizle -tabii kızlar için kötü bir şey kızlar da memelerinin büyüdüğünü görsün madem- artık siz de kendinizi abi olarak görmeye başlarsınız. İlköğretim döneminde kendinizden 1 yaş hatta 2 yaş büyüklere abi dediğiniz vakitler geride kalmıştır. Artık kendinizden 3 yaş büyüklere napıyon lan diye seslenirsiniz ne de olsa sizin de pipiniz artık tam anlamıyla bir s.k(anlamayan olduysa bir özel mesaj uzağınızdayım) olmuştur. Bu dönem rahattır artık üniversiteyi bitirmiş adamlara ya da göz kararı şöyle bir bakıp da bu ne yaşlı ne genç buna abi denir düşüncesiyle hasbel kader kutsal abi sıfatını rastgele insanlara yakıştırırsınız. 5 sene önce amca dediğiniz kişiler artık abi olmuştur. Minübüste çalışan 50 yaşındaki şoför ömrünüzün sonuna kadar abi olarak kalacaktır. Saçları uzun üniversiteli genç ise asla abi denmesinden hoşlanılmayan X kişisi olacaktır hayatınızda. "Kutsal abi, abla" sıfatı önemini kaybetmiştir her şey karışmıştır.

Üniversite Dönemi: Üniversitede bazı kişiler abidir. Niye diye hiç bir zaman sorulmaz. "Ali" abi ise "Ali abi"dir. Ali abiden büyük dönemler Ahmet'dir, Mehmet'dir ama o Ali her zaman abidir ve onu okuldaki herkes Ali abi diye bilir. Yaşıtları bu durumdan bazen kıllanabilir. "Ona niye abi diyorsunuz ben de aynı yaştayım" bakışları atabilirler ama bu bir toplum baskısıdır yapacak bir şey yoktur!

İşte geçen hafta Gemlik'te yaşadığım komik anım bu yazıyı yazmaya beni zorladı. Bir ortam düşünün. Henüz tanıştığınız sizden 3 yaş büyük arkadaşlar var. Sevilen sayılan bir abi var. Okul döneminden önce öğretilen bir kardeş var. İlköğretim döneminde size zorla abi dedirten bir kişi var. Kardeş abiyle sevgili. Efendim yaşadığım beyin dumurunu sizlere anlatamam. Ama diyalog ve yaşananlar aşağı yukarı şöyle gerçekleşti:

Ben: Yahu Ahmet bir türlü oynayamıyon ha sende şu tavlayı! Yeter lan yendiğim.

Bu sırada tam tanıyamadığım ama kendisine abi dedirtmekte beni zorlayan ve beraber büyüdüğümüz kardeş olan kız gelir. Bana abi dedirten çocuk gözlerime bakar, gözlerimi kaçırırım. Herkes selamlaşır.

Ahmet-Erkan: Naber Yavuz? Nasıl gidiyor?
Yavuz: İyi ya nasıl olsun? Bildiğiniz gibi.
Ahmet-Erkan: Senin nasıl gidiyor Şeyma?
Şeyma: İyi ya geçerken gördük bir oturalım dedik. Naber Vidar?
Vidar: Hmm iyiyim ya senden naber? Görüşmüyorduk ne zamandır
Hakan Abi: Yavuz sen tanıyor musun Vidar'ı?
Vidar: Hıhı tanıyorum ya Yavuz abiyi...

İşte sıçış anı... Bir insan ancak bu kadar etkili beynin içine girebilir. Adama istemeden, kendisini sevmeden abi dedim. Hem de biz küçükken ona abi diyen kızı götürürken. Diğer arkadaşların yüzüne bakamaz oldum. Sen o göte nasıl abi dersin bakışlarını hala unutamıyorum. Hakan abi'nin ona abi diyorsan bana ne diyeceksin ulan bakışı. Ah ah! Hepsi aklıma geliyor da uyku girmez oldu gözüme. Abi sıfatı Türkçe'den çıkarılsın sadece kan bağı olan büyüklere abi denilsin. Bir kural getirilsin yahu! Karıştırıyoruz ki aynı sorun amcada da başımıza geliyor. Mesela çocukluktan beri amca dediğimiz amcalar sabit kalıyor ama amcalarla yaşıt başka biriyle tanıştığımız da o artık abi oluyor. Çok zor lan bu işler.






Mesela o yaşlı minübüscü amca niye hep abi olmak zorunda! Torunu var lan herifin senin yaşında!

0 Comments:

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa