İmam Osurursa Cemaat Sıçar

İki hafta kadar önce kardeşimle babama kahvaltıya gittik. Evi çok viran haldeydi, sırf mutfak tezgahında 32 tane böcek vardı, ıyk, varın siz düşünün gerisini.. Ön balkona böcek, toz, sigara külü vb.'den arındırdığımız bardakları götürdük. O manzaradan sonra bırakın o baradağa konan kahveyi içmeyi, üç gün yemek yiyemedim ben. Üç bardak, üç çatal ve üç boş tabağın durduğu masamızda yiyecek ya da içecek hiçbir şey yoktu, dolapta sadece tarihi geçmiş Voltaren bulunmaktaydı, onu yiyesi değildik. Masayı gören babam bu ne be dercesine burun kıvırdı, babam her şeyin suçunu hep dış dünyada arar, içe bakmayı hiç bilmediği gibi fünuna ereceğine de inanmıyorum. "Terasa hazırlasaydın Mula'cım keşke" dedi bana acıyan- küçümseyen bir tavırla. Sınırlarımı aşıyordu. Sokak kapısının açık kısmından terasa baktım, bir zamanların çiçek formasyonu psödomakileşmiş, kısaca canavar olmuştu. Babam, hala, bildiğim her şeyi alt üst ediyordu. Karadenizde tahrip olan ağaç tanımı, marmarada bakılmayan çiçek formasyonundan çok daha sevimliydi. Gene de sustum, tek şey demeden antika sandalyelerimize oturdum. oralı olmadığımı fark edince o da oturdu, sandalyenin koltuğu çıkmıştı, mahalle marangozuna yaptırıp satmalıydı bu sandaleyeleri. Ama neysedir neyse ben buraya babama kızıp susmaya gelmemiştim, ona iyi davranıp para almalıydım.
"Baba, param yok, yicek giycek hiçbir şeyim yok, annemle de aram yok, züğürtlükten derim karnıma yapışacak egom da olmasa."

Yüzüme bakıp güldü. "Varlık içinde yokluk çekiyorsunuz Mula, gel benle yaşa, bitsin burda." Kardeşimse elinde lolipop Erkiy Koray'ın Deli Kadın parçasını babama yorumluyordu. "Deli adam, hiç sen beni anlamadın, sopa mopa kâr etmiyor taş kafana, öldüm desen yalan, kaldım desen yalan, hepsi yalan.." Bak şu çocuk kadar olamıyorsun Mula, sana da lolipop alsam susar mısın? Ağzım açık kalmıştı, kardeşimin dediklerini duymamıştı hiç, kendi dünyasındaydı o! Duymuyordu bizi. Ne diyecektim bu adama ben şimdi, "Senin iflasın yüzünden duş jelimi Marks and Spencer'dan bile alamaz oldum. Zamanında sadaka diye vermediğin parayı bana harçlık olsun diye veriyorsun, babanemin yanına gidiyorum ama o gündüz arkadaşlarında, gece kumar oynuyor, ahaha, gece gündüz arkadaşlarıyla ve benim isteklerimi zerre umursamıyor."

Babam beni duymuyordu, ben de onu duymayacaktım. Evdeki antikaları yavaş yavaş elden çıkarmaya başlamanın vakti gelmişti. Üniversite için filan gerekmesini önemsemedim. Yavaş adımlarla salona gidip vitrinde duran Bilmemne Padişahından, 200 yıllık tabağı sinsice aldım. Fizz yerine Atlas'tan al artık elbiselerini diyen babama da, Paşabahçe tabakları izle deme hakkını görüyordum kendimde. Ben babamın kızıydım ne de olsa her şeyden önce.

3 Comments:

  1. tink said...
    buralarda, hatta hemen hiçbir yerlerde, eşimiz/karımız olmadığı müddetçe sevmeyiz biz öyle zengin kızları. kışkış.

    hatta bununla ilgili yazı da yazasıydım, bak sen evvelden davranmışsın. (güya yazlıkta ama benden fazla online :p)

    bi de, ahali; yorum yapın yahu. yorum olmadan zevki çıkmıyor blogun filan. saçmalama serbest buralarda. ağası benim buranın. hanım ağası da mula. mekanımız marx and spencer ve fizz. zaman zaman da atlas. zaman zaman diyorum zira atlas arasıra vazgeçiyor, arasıra silkiniyor.

    atlas, karar ver! shrugged mı yapacaksın napacaksın. hatta mula'yla beraber kapitalebilirsiniz. senden bile zengin o. bi silkinse en az 3bin papel
    Muhsi said...
    ağa falan noluyor lan! bir tıkıma bakar atarım hepinizi blogdan! siz atlas iseniz ben zeus'um ulan. siz tarih atlasıysanız -bi boka yaramaz zira- ben coğrafya atlasıyım! siz atlas iseniz ben arapatlasıyım.
    Muhsi said...
    ayrıca imam osurursa cemaaat hoca naptın der sıçmaz! yalan dolan deyimler. yok damlaya damlaya göl olurmuş yok sakla samanıymış. at mıyım lan ben saman saklıcam

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa