bu sefer de geldik ters açıya.

günlerden 10 kasım. beyaz leblebi yiyorum, efe yaş üzüm rakısı içiyorum. benim anma anlayışım bu. daha ileri derecede de anabilirdim olan biteni, sabah 9'da dersim olmasa. ah olmasa..

***

geçip geldik sosyaliste yine. burada bir anektoda geçmeden önce, algı problemiyle ilgili bir yaşanmışlığımı önce bi anlatmak istiyorum. 11 ile 19 yaşında bir tanıdığım var. buna, ingilizcede teenager deniliyor (bazen, daha özel tanımla 13-18 yaş arası için de söylenebiliyor teenager, 'ergen' anlamında). lakin, kendisi tineycır lafına dumur oluyor. bunu, zihinsel bir hakir görme olarak algılayabiliyor.
halbuki, ingilizceden direkt çeviri yapıldığında, 20 yaşından küçüklere teenager denir, o kadar. burada bir alt metin aramaya/niyet sorgulamaya hacet yok aslında.

***

şimdi, bu algı sorunundan geldik sosyaliste.
hacettepeye polis girmesi olayı.
şimdi önde, 50 60 kişilik, cazgır ve karakola gitmeyi kafaya takmayacak kitle ile, benim de aralarında bulunduğum, polisi okulunda ismeyen fakat protestosunda felsefi saikini öne çıkartmayan/güdülenmesini oradan almayan bir kitle de vardı.

tüm eylem boyunca, tkp'li öğrenciler tarafından, "arkadaşlar pasif durmayın, arkadaşınız göz altına alınıyor, susmayın, bağırın" diye telkinlendik.

gaz bombasını yiyip dağıldığımızda, 10 dakikada ancak kendime geldiğimde, tkp öğrenci liderlerinden biri olduğunu düşündüğüm (en çok onun sesi çıkıyordu kalabalıktayken ve sloganları genelde o yönetiyordu) hoş çocuk, sevgilisiyle el ele, kampüsün ana durağından geçerken "yediniz mi biber gazını, oturdunuz mu ha?" diye, evvelden yaptığı telkinlere uymadığımıza vurgu yaptı.

içimden, "ulan, gazı birlikte yedik, feleği birlikte şaştık. hatta sende limon vardı, bende yoktu. sende, karakola gidecek göt vardı, bende yoktu. oturup birlikte hareket etme planı yapacağına, hakaret planları yapmışsın...
hem, devlet, 'göz altına alacağım' dediği adamları göz altına alamasa daha mı iyiydi? biz burada, elinde taş bile olmayan öğrenciye boyun eğen polis'e, gündelik hayatında hangi durumlarda/nasıl güvenirsin gibi binbir soru geçti aklımdan.

tabii bu, polisi yücelttiğim anlamına gelmesin. en baştaki kararları, kökten yanlıştı. ama o yanlış karardan sonra (okula 600 robocop polis geldikten sonra) yapılacak çokça bir şey yoktu.

***

neyse, geçiyoruz ve algı meselesine tekrar geliyor. o, bize durakta çemkiren genç, sempati toplayacağım yerde, antipati topladı. sürekli "ya bizdensiniz, ya da boş boş biber gazını yer oturursunuz" diye sezdiren, okul dışından, sadece eylemi örgütlemeye geldiğini düşündüğüm arkadaşlar da, antipati topladı.

***

bildiğin 'fırsat', üç beş slogan atıp, slogan atmaktan çok daha zor olan, sabahlara kadar oturup 'devleti ve kendisi için' faydalı birer vatandaş olmanın gerektirdiği gibi, uykudan kısıp okuyacağına, devrimi fikirsel düzeyde algılayıp yaşatmaya çalışacağına yapamadı. geldi bize çemkirdi.

fırsatı, herkesin mesafesini daha bir koruduğu ve mevkiisini daha sarih incelediği bir pozisyona soktu.

hepimiz biberi yedik. sen, cebinde limonun, yüzünde -belki de sirkeye batırılmış- atkın ve el ele tutuştuğun sevgilinle rahattın. biz, hayatımızda yediğimiz ilk biber gazıyla, 'istemsizce' ve belki de direniş için içten içe ve istemlice ağlıyorduk.

3 Comments:

  1. tink said...
    bir dahaki yazımı da, adı anılmaması gereken kişi ve ayn rand ve türkiyede konuşlanmış sosyalizm iddiasındaki örgütler hakkında yazacağım. buradan müjdeleyelim.
    Ercan Özgönül said...
    bak tink, ben "fırsatları krize dönüştüren sosyalistler de var mı" diye sordugumda ayar vermiştin ama varmıs, dediydim ben.
    tink said...
    abi, ayar demişsin ama maksadım o değildi. hatta, ayar gibi bir şeyi düşünmemiştim hiç yazarken onları.

    yorumlara tekrar baktım, yine öyle bir şey göremedim, onu da diyeyim.

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa