lolitamın insanlık halleri


bilen bilir. normalde iki aşkım olur benim. biri, okul cenahında yüzünü gördüğüm.. elini tuttuğum.. ve üç nokta...
diğeri de, edebi ve ebedi aşkım, canımın içi lolitam..

bu her zaman böyle ikili olmaz elbet. bazen lolitam ve iki kız ile dört kişilik çekirdek bir aile oluştururuz. bazen de, kızlar huysuzluk yapıp gittiklerinde, lolitam ile birlikte, ikimiz kalırız sadece, stresli bir mesaiden dönmüş koca ve dolar/altın gününde elli beş çeşit börek ve pastadan ve yüz on ayrı dedikodudan bitap düşmüş, ezan okunmadan eve geleyim diye muhabbetin en güzel yerinde pek sevgili arkadaşlarını hüzünle terk etmek zorunda bırakılmış olan karı gibi..

tabii, bu da, her zaman böyle olmaz.. yine bazen, lolitam da bozuk atar. en başa döneriz, ilk doğum anındaki gibiyizdir... niye "yizdir" diyorsam artık. "yimdir" ve hatta "yimpaş". yani doğum anındaki gibi yalnızyimdir lolitam gittiğinde ve yalnızyimpaş..

ve sıkça gider.. uzaklara..

gidip beni yalnız bıraktığı zamanlarda da severim onu. severim, çünkü, kelimelerle arası iyidir. iyi olduğunu kendisi de bildiği için, bolca, aşinalık oranı az olan kelimelerden faidelenir. nümayiş, sitayiş filan deyiverir güzelce giden bir yazısının, belagatinin ortasında. dur amk, bu ne demek diye fellik fellik lugat karıştırırken, hemen sivri bir iğne giriverir müsait yerinize: "tüm gün msndesin, maildesin, yarrak kafalının birisin, çık biraz şiyi roku, kita poku, poke tink"

bu popüler kültür, kitle kültürü ve yaşıtları gerizekalı gençleri eleştirirken, her şeye rağmen, hatta hatta fütursuz dili ve tepeden bakan haline rağmen samimidir. etrafındaki gerizekalıları küçümserken bile, onlara vakit ayırır. o vakit içinde, ara sıra, maişet, müstağni filan deyiverir (vatandaş, türkçe konuş!). yine kitle kültürünü eleştirmeyi sevdiği kadar sevdiği cemal süreyyyadan, kuyucuklu yusuftan ve ah muhsin ertuğrul sahnesinden filan dem vurur. yazılarında muhteşem cümleler ve muhteşem betimlemeleri kıskanırım. kıskandığım için severim onu. yeni öğrendiği ingiizce kelimeyi, hemen cümle içinde kullanayım ki unutmayayım, diyen bir newbie edasında, netameli konulara yelken açma cesaretinden, ve bu cesaretinin bir neticeye erememesinden, yüz sayfa yazıp hiçbir sonuca ulaşmamasından dolayı da severim onu.
atay da sever halbuki, neden hiç ironiye girmez, neden kendisine, kendini yüceltme amaçlı değil de, tespit amaçlı laf sokmaz, davranışlarını tenkid etmez, anlamam. anlamam ama yine de severim.
kibirli ama kibrinin iki katı üç katı, çatı katı kadar da alıngan olduğundan, mütereddit olduğundan severim lolitamı.

aslında, yukarıda saydığım şeyler olmayınca, bir insanı ortalamadan ayıran pek az şey oluyor, o da ayrı mesele (sosyalist dergi mesele'den bahsediyorum).
blogda vidar hakkında yazdım, daha çok yazabilirim, snuff hakkında, kuzenim kantakuzen hakkında, lolitam hakkında, tanin ve terbiye kurulu hakkında, daha bir sürü kişi hakkında; onlarca, onlarla dalga geçeyazan yazılar yazabilirim. çünkü renkli adamlar ve kadınlar bunlar.

şimdi okuduğum kitapta, ünlü bir satranççıyla karşılaşan kadın, geçmişini düşünür. "bu vakte kadar, tanıdığım insanlar hep okul kantinindeki amca, bakkal amcanın dükkandan sakız ve gofret aşırmaya bayılan sevimli küçük kızı, dişçim ali, devlet-i âli osmanî ve tarihin yatak odasındaki dedikodular vs vs. hiç ünlü, önemli biri yok zihnimde, vah bana vahlar bana, halbuki bu satranç gurusu, dünyaca ünlü. ben bununla bi sevişeyim" der.

ben işte, geçmişime, zihnime bakınca, öyle çok mühim insanlar görmem. zaten kendim de mühim değilim. yani, lolitam olsun, diğer kızlar olsun; bir gün olsun, "sen büyük bir adam, misal bir romancı" olacaksın demediler bana. ama, "benim şair arkadaşım var" diye nispeten nispetkâr arkadaşlarım oldu. onların yanında ezildim hep. hiç ünlü biri tanımadığıma ve hep, yakınımdaki renkli isimlerle uğraştığıma da üzüldüm.. ben seni yazacak kadar umursamıyorum, ama boyuna beni yazıyorsun sen; eleştirilerine üzüldüm..

**

daha fazla uzatmadan, buradan sevgili lolitama bir reklamla cevap armağan etmek isterük:

-sen şimdi bırak benim kim olduğumu ve sana burada akıl verme yetkimin olup olmadığını.. bu yazıları yazacaksan eleştiriden canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek, bu yazı yazılmaz diyenler olacak... aynı benim dediğim gibi, yazı öyle yazılmaz böyle yazılır diyenler olacak.. sen kendine şunu soracaksın: ben burada bir bok yapmak istiyor muyum? ben burada dünyanın en bireysel ve kafama esen yazılarını yazmak istiyor muyum? eğer çok istiyorsan , ne götoğlanlar ne de söylenenler umrunda olmayacak.. kim olursan ol tek isteğin şu kokuyu duymak olacak.. bok kokusu.. çünkü kendi bokun gül kokun dermiş benim ninem.. kafana göre takılacan yani.. anladın mı?
-anladım
-aferin sana! hadi bakalım devam...

türkiye cumhuriyetinin ve kalbimizin değerli köşesini dolduran lolitamızı saygıyla anıyoruz.

1 Comment:

  1. gLSn said...
    lo, loli, lolita !

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa